Gündem

O şehir için deprem riski çok yüksek! 5 ayrı fay zonunun kavşağında yer alıyor

PAÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Kaya Denizli’nin 5 ayrı fay zonunun kavşağında yer aldığını belirterek deprem riskinin çok yüksek olduğunu dile getirdi. İşte o açıklamalar…

PAÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Kaya Denizli’de deprem riskinin Türkiye’deki 1. derece deprem bölgesinde yer alan birçok şehirden daha yüksek olduğunu söyledi. Denizli’nin üzerinde bulunduğu fay hatları konusunda çok sayıda araştırma gerçekleştiren Kaya Denizli’de çok büyük hasara ve can kaybına neden olan 1717 depreminden günümüze kadar geçen yaklaşık 300 yıl içinde, en son 2019 yılında merkez üssü Bozkurt ilçesi olan 5.9 büyüklüğünde olmak üzere, büyüklüğü 6.0’ın üzerinde bir deprem yaşanmadığını ifade etti. Bunun tehlikeli olduğunu vurgulayan Kaya sismik suskunluğun ise havzadaki yıllık yer değiştirme miktarlarına göre yaklaşık 6.5 – 6.6 büyüklüğündeki bir deprem potansiyeline ulaşmış olabileceğini dile getirdi.

Fay zonlarının oluşturduğu sismik tehlikeye dikkat

Doç. Dr. Kaya, Denizli havzası kuzeyindeki Pamukkale ve Laodikya Fay Zon’ları ile güneyindeki Babadağ Fay Zonu’nun tektonik aktivitesi ile günümüzdeki yapısını kazandığını söyledi . Fay zonlarının oluşturduğu sismik tehlikeye ilave olarak, batısında Büyük Menderes ve Gediz grabenlerinin aktif faylarının, doğusunda Honaz Fayı ile Acıgöl grabeninin, güneydoğusunda Cankurtaran fayının ve kuzeydoğusunda ise Çivril-Baklan grabeninin aktif faylarının tehdidi altında olduğunu belirtti.

Kötü zeminlerdeki yapılar ağır hasar alıyor

Kötü zemin koşullarında bulunan yapıların, ağır hasar alarak etkilendiğini söyleyen Doç. Dr. Kaya, Aydın- Nazilli arasında 1653 ve 1899 yıllarında meydana gelen depremlerin oldukça uzak mesafelerde gerçekleşmelerine rağmen Denizli’de çok sayıda can ve mal kayıplarına sebep olduğunu bildirdi.

Fay hatlarından uzak sağlam zeminlerde, sağlam binalar inşa edilmeli

“Hierapolis sağlam bir zemin üzerinde olmasına rağmen, Pamukkale fayının tam üzerinde olduğu için yıkılmıştır. Kötü zemin şartlarının olduğu yerlerde de mümkünse yerleşim olmaması gerekir. Olması gerekiyorsa da binaların statik ve konum olarak doğru projelendirilmiş, demiri, çimentosu, kumu, işçiliği 17 Ağustos 1999 depreminden sonra çıkarılan yönetmeliğe uygun, istenen standartlarda olmalıdır. Bunlara uyulmazsa 1899 Nazilli depremindeki Sarayköy örneğini yaşamamız kaçınılmazdır. Fay hatlarından uzak sağlam zeminlerde, inşaat tekniğine uygun olarak yapılmış binalarda depremlerde büyük bir hasar olmaz. En son 6.8 büyüklüğündeki Elazığ depreminde kötü zemin koşullarına sahip Elazığ Ovası’ndaki yapı stoğunun yaklaşık yüzde 40’ı (40 bin daire) ağır- orta hasar görmesine rağmen, Elazığ’ın hemen bitişiğindeki sağlam kayalar üzerinde yer alan tarihi Harput yerleşimindeki Selçuklular’dan kalma yaklaşık 1000 yıllık yapılara hiçbir şey olmamıştır” dedi.

Yerleşim yerleri ovalarda kurulmamalı

Doç. Dr. Kaya, yerleşim yerlerini ovalarda kurmanın, deprem açısından olumsuz etkilenmenin yanı sıra aynı zamanda sel baskınları, içme suyu ve kanalizasyon sorunlarını da beraberinde getirdiğini hatırlatarak sözlerini sonlandırdı.

Mobil uygulamamızı ücretsiz indirmek için TIKLAYIN.

Kamuilanlari.com | ANKARA

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir