Gündem

Kanal İstanbul ihalesi ne zaman yapılacak? Kanal İstanbul Projesi hakkında ki korkunç iddialar neler?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi’nde Hizmet İhracatçıları Buluşması ve 2018 Yılı HİB Ödül Töreni’nde Kanal İstanbul ihalesi ne zaman yapılacak? Sorusuna cevap verdi.

‘’Ana muhalefetin başındaki zat Kanal İstanbul için ‘yapamazsınız’ diyor, biz bunu yapacağız’’ diyen Erdoğan, ‘’ İnşallah önümüzdeki haftalarda ihaleyi yapıyoruz ve Kanal İstanbul’a başlıyoruz. Bunun çalışması bir haftalık bir yıllık değil ta belediye başkanlığımın sonlarına doğru atılmış bir adımdır’’ dedi.

Kanal İstanbul’un yapılması ile ABD’nin Montrö Boğazlar Sözleşmesini delerek Karadeniz’e açılmak isteyeceği ve bu şekilde Türkiye’yi büyük bir tehlikeye atabileceği, DSİ’nin Kanal İstanbul Projesi için hazırladığı 2 ayrı raporun neden sümen altı yapıldığı konularına değinmeyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece Kanal İstanbul’un yapılması için kararlı olduklarını vurguladı.

Halbuki DSİ’nin raporunda, Kanal İstanbul’un korkunç zararları hakkında bilgiler yer almış ve bilim insanları tarafından da proje hakkında uyarılar yapılmıştı. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum ise, DSİ’nin raporunda belirtilen konuları doğrulamış ve Kanal İstanbul Projesini tartışmaya açmıştı.

Bilim insanlarından Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar merkezi Su Yönetimi Uzmanı Doktor Akgün İlhan, Bakan Kurumun yüzde 4 su azalması olacak açıklamasını gerçekçi bulmayarak, İstanbul suyunu karşılayan ana hatlarından olan Terkos Gölü ve Sazlıdere Barajının yok olacağı vurgusunu yaparak, Kanal İstanbul’un yapılması ile İstanbul’un 3’de birinin susuz kalacağını bildirdi. DSİ’nin raporunda da Terkos Gölü ve Sazlıdere Barajının yok olmasına dikkati çekerek iktidarı, o sümen altı edilen raporda şu şekilde uyarılarda bulunduğu ortaya çıktı.

TERKOS GÖLÜ VE SAZLIDERE BARAJI YOK OLACAK!

‘’ En uygun proje koridoru olarak seçilen 4nolu alternatif incelendiğinde kanalın Terkos Gölü’nün doğusundan geçerek Sazlıdere Barajı ve Küçükçekmece göllerini kullanarak Marmara Denizi’ne ulaştığı görülmektedir bu güzergahtan geçen kanalın Terkos Gölü besleme havzasını Terkos Kağıthane içme suyu isale hatlarının Terkos-İkitelli isale hatlarını kestiği Sazlıdere barajını devre dışı bıraktığı görülmektedir’’ deniliyor.

7 BUÇUK MİLYON İSTANBULLU SUSUZ KALACAK!

DSİ Kanal İstanbul Projesi için hazırladığı 2. Raporda ise ‘’ Terkos-Kağıthane içme suyu isale hattı ile Terkos-İkitelli içme suyu isale hatlarının deplasesini gerektirmekte olup Terkos Gölü’nün doğusunda kalan yaklaşık 20 kilometrekarelik bir su toplama havzası devre dışı kalacaktır. Buradan yaklaşık yıllık 18 milyon metreküplük bir su kaybı olacaktır. Sazlıdere Barajı devredışı kaldığından, buradan da yaklaşık yıllık 52milyon metreküp bir su kaybolacaktır. Toplam su kaybı yıllık 70 milyon metreküp olmaktadır. Ayrıca İstanbul’un hali hazırda 5 milyon nüfusunun su ihtiyacını karşılayan, 15 yıl sonra da 7,5 milyon nüfusun su ihtiyacını karşılayacak olan Sazlıdere-İkitelli sistemi de devre dışı kalacaktır’’ ifadeleri ile iktidarı uyardığı ortaya çıktı.

Bakan Kurum hangi verilere dayanarak İstanbul suyunun sadece yüzde 4’ü azalacak dedi bilinmez ama, DSİ’nin raporu ortada…

İSTANBUL’A İHANET ETMEYE DEVAM EDİYORUZ

Bir zaman önce ‘’İstanbul’a ihanet ettik ve halen İstanbul’a ihanet etmeye devam ediyoruz’’ diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sözlerini hatırlatan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kanal İstanbul Projesinin bir rant projesi olduğunu söyleyip Erdoğan’ın o sözlerine atıfta bulunarak ‘’Kanal İstanbul sadece İstanbul’a değil bu tüm Türkiye’ye ihanettir’’ dedi.

KANAL İSTANBUL KİMİN PROJESİ?

1-  ABD Montrö Andlaşmasını delmek için andlaşmanın feshi konusunda Romanya’ya baskıyı arttıracaktır.

2-  Açılacak kanal, TSK’nın 1. Ordusunun ağır zırhlı birlikleri ile Trakya’nın irtibatını kesecektir. Türkiye ile Yunanistan arasındaki bir sıcak çatışmaya ABD’nin NATO’da müttefiki olan Bulgaristan ve Bulgaristan’daki ABD üslerinde bulunan ABD askerleri de katılarak, Trakya’yı işgal edeceklerdir.

MONTRÖ SÖZLEŞMESİNE AYKIRILIK

Projenin en önemli gerekçelerinden birisi olarak sunulan, “İstanbul Boğazında tehlike yaratan gemilerin bu kanaldan geçirileceği” iddiası kamuoyunu aldatmaya yönelik büyük bir yalandır. Çünkü: 20 Temmuz 1936 tarihli Montrö Boğazlar Sözleşmesinin;

1. Maddesine göre Boğazlardan geçiş ve seyir serbestisi kabul edilmiştir.

2. Maddesinde ise ticari gemilerin “barış zamanında, sancak ve hamuleleri ne olursa olsun, gündüz ve gece, 3’ncü maddenin hükümleri (sağlık ile ilgili hususlar) saklı kalmak üzere, hiç bir merasime tabi olmadan Boğazlardan geçiş ve tam serbestisine sahip olacaklardır” denmektedir.

Uluslararası Montrö Boğazlar Sözleşmesine göre, İstanbul ve Çanakkale Boğazları serbest su yollarıdır ve buralardaki deniz ulaşımı hakkında Türkiye Devleti hiçbir yasal kısıtlama yapamaz, İstanbul Boğazından geçecek gemileri Kanal İstanbul’dan geçmeye zorlayamaz.

Bu nedenle, “serbest su yolu” olan Çanakkale ve İstanbul boğazlarından herhangi bir ücret ödemeden geçen gemileri, iddia edildiğinin aksine, ücret mukabili Kanal İstanbul’dan geçirmek mümkün olmayacağı için açılacak olan kanal herhangi bir gelir sağlamayacaktır.

AMERİKA VE MONTRÖ

Amerika Karadeniz’e kıyıdaş ülke olmadığından, diğer bütün devletler gibi Karadeniz’de sürekli harp gemisi bulunduramaz. Barış zamanında önceden Türkiye’ye diplomatik kanaldan ön bildirimde bulunduktan sonraki 5 gün içinde Çanakkale Boğazından girmek şartıyla, ABD harp gemileri 21 gün süre ile Karadeniz’e girebilirler (Madde: 18/2), süre sonunda Çanakkale Boğazından Türk karasularını terk etmek mecburiyetindedir. Ayrıca kıyıdaş olmayan bütün devletler gibi ABD’de boğazlardan bir seferde toplam tonajları 15.000 tonu aşmayan, en fazla 9 adet gemiyi Karadeniz’e çıkartabilir (Madde: 14). Andlaşmanın II Nolu Eki ile kıyıdaş olmayan devletlerin harp gemilerinin tonaj ve toplarının çapları için ayrıca sınırlamalar getirilmiştir.

ABD Senatosu’na 2006 yılında verilen bir yasa taslağında; “İstanbul ve Çanakkale Boğazlarını ilgilendiren Montrö Antlaşması’nın, ömrünü doldurduğu, bu anlaşmanın günün koşullarına uygun olarak yeniden düzenlenmesi gerektiği” söylendi.

Bu girişimden kısa bir süre sonra, ABD Türkiye Büyükelçisi Ross Wilson, Ankara’da bir açıklama yaptı ve Montrö Anlaşması’nı Türk kamuoyunda tartışılabilir duruma getirdi. 3 Mart 2006’da gazetecilere; “Montrö Antlaşması oldukça açık. Ve biz Karadeniz’in uluslararası sularda bulunmasından kaynaklanan haklarımızdan yararlanmak istiyoruz. Yani gerektiğinde gemilerimiz buraya girebilir” dedi.

Bütün bu söylemlere rağmen Amerika 70 bin tonluk Mercy isimli donanma hastane gemisini 7-16 Ağustos 2008 tarihleri arasında meydana gelen Rusya-Gürcistan savaşı sırasında Karadeniz’e çıkarmak istemiş, ancak bu istek tonaj kısıtlaması nedeniyle reddedilerek, Türk Deniz Kuvvetleri anılan gemiyi Çanakkale Boğazından sokmamıştır.

ABD, KARADENİZ’E NEDEN ÇIKMAK İSTEMEKTEDİR

ABD, İstanbul Boğazından bir günde taşınan ve önemli kısmı Rusya’nın Novorosiski limanından yüklenen Rus, Kazak ve Bakü’den gelen Azeri’lere ait 121 milyon ton petrol akışını (2016 yılı verisi) kontrol etmek istemektir.[[3]] Ancak ABD bu petrol sevkiyatını bir sıcak çatışma halinde Ege Denizi’nde de engelleyebilir.

Amerika’nın Karadeniz’e girmek istemesi için başlıca üç sebep sayılabilir;

(i)     Ukrayna’daki batıcı hükümeti desteklemek, Kırım üzerinden Rusya’yı güneyden kuşatmak,

(ii)     Gürcistan’a tam destek vermek, NATO’ya alarak Gürcistan’daki askeri üslere yerleşerek, Rusya’yı Kafkaslardan kuşatmak, bu çerçevede Mustafa Kemal ve Lenin’in anlaşarak yıktıkları “Kafkas Seddi”ni tekrar kurarak, Rusya ile Türkiye’nin irtibatını keserek, Türkiye’yi kuzeyden kuşatmak,

(iii)    En önemlisi ise Romanya’ya ve Ukrayna’nın Odessa veya başka uygun bir limanında Avrupa Füze Kalkanı projesi kapsamında Füze Kruvazörü konuşlandırarak, böylece Rusya’nın stratejik hedeflerini vurma imkânını elde etmektir.

Bu yazımızda, özellikle (iii). şıkta bahsedilen stratejik amacı irdelemek istiyoruz.

NATO’nun (2-4) Nisan 2008 Bükreş zirvesinde kararlaştırılan Füze Kalkanı kurulması konusu, “başkanlığını ABD eski dışişleri bakanı Madeleine K. Albright’ın yaptığı ve içinde Türkiye’den B. Elçi Ümit Pamir ve Türkiye’nin NATO eski askeri temsilcisi Korgeneral Yılmaz Oğuz’unda bulunduğu NATO Uzmanlar Gurubu tarafından hazırlanan 17 Mayıs 2010 tarihli “NATO 2020: Assured Security; Dynamic Engagement, Analysis and Recommendations of the Group of Experts on a New Strategic Concept for NATO” raporda Avrupa-Atlantik bölgesine yapılacak balistik füze saldırısına karşı bir füze savunma sistemi kurulması” şeklinde önerilmektedir. Bu raporda balistik füze tehdidinin İran’dan geleceği açıkça ifade edilmiştir.

ABD-NATO tarafından Türkiye’ye yerleştirilmek istenen füze kalkanının “İran’a karşı” olduğu yüksek sesle dillendirilmesine rağmen, NATO’nun 19-21 Kasım 2010 tarihli Lizbon liderler zirvesi kararlarında ne İran, ne Suriye, hatta ne de Rusya “tehdit” olarak yer almaktadır.

Hâlbuki, Avrupa Füze Kalkanı kurulmasının esas amacının, Şubat 2009 tarihli ABD Kongre Bütçe Ofisi Raporu’nun[[6]] 14. sayfasında verilen 3 seçenekli haritalarda, İran’dan ABD’ye yapılacak balistik füze tehdidinin önlenmesi için olduğu açıkça ifade edilmekte, Avrupa Füze Savunması bileşenlerinin yerleştirileceği 2 nolu seçenekte Ukrayna limanlarına füze destroyeri konuşlandırılması öngörülmektedir.

Avrupa Füze Kalkanı hazırlıkları öncesindeki çalışmalarda İran’dan Avrupa ve ABD’ye yönelik balistik füze saldırılarına karşı;

–   Doğu Avrupa’ya (Polonya’ya) 2011-2013 yıllarında uzun menzilli füzesavar yerleştirilmesi,

–   Pasifik’teki test alanında kullanılmakta olan orta-yörünge radarının 2011’de Orta Avrupa’ya (Çek Cumhuriyeti’ne – Çekya) yerleştirilmesi,

–   İran tehdidine karşı ise (Türkiye’ye) seyyar bir izleme ve takip radarı yerleştirilmesi

öngörülmüştür.

Polonya’nın Baltık Denizi sahilinde Redzikowo’daki Ustka-Wicko üssüne yerde konuşlu füzesavar sistemi yerleştirilmesi, gecikmeler nedeniyle 2020’ye ertelenmiş durumdadır.[[8]]

Çek Cumhuriyeti’ne (Çekya) yerleştirilmesi düşünülen orta-yörünge radarı projesi Eylül 2009’da Obama’nın kararıyla iptal edilmiştir.[[9]]

Romanya’nın Deveselu üssüne karada-konuşlu Aegis füzesavar sistemleri yerleştirilmesi tamamlanmıştır. Ancak modernizasyon kapsamında tesise SM-3 Block 2A füzelerinin[[10]] yerleştirilmesi yapılmakta olup[[11]], sistem işletmeye açılana kadar Amerika üsse geçici olarak yedi bataryalık THAAD (Terminal High Altitude Area Defense) füze sistemi yerleştirilmiştir.[[12]]

Rusya, Devesolo üssüne yerleştirilen Amerikan füzesavar sistemlerinin kullandığı Mk41 dikey fırlatma kovanlarının saldırı amaçlı füzeler içinde kullanılabileceği gerekçesiyle, bu durumun nükleer başlıklı karadan-karaya atılabilen, menzili 500 ile 5.500 kilometre arasında olan nükleer ve konvansiyonel balistik füzelerin yasaklanmasını öngören ve ABD ve SSCB arasında imzalanmış olan 1987 tarihli Orta menzilli Nükleer Kuvvetler-INF anlaşmasına aykırı olduğu gerekçesiyle kaldırılmasını talep etmiştir.[[13]] Ancak ABD 3 Şubat 2019 itibariyle anlaşmadan çekildiğini açıklamıştır.

Pentagon tarafından yayınlanan Missile Defense Review 2019 raporunda Amerikan anavatanına yönelik gelecekteki ve mevcut balistik füze tehdidi kaynakları olarak Kuzey Kore, İran, Rusya ve Çin açıkça düşman olarak sayılmaktadır.

RUSYA’DAN ABD’YE YÖNELİK BALİSTİK FÜZE TEHDİDİ

Bugün Rusya Stratejik Füze Kuvvetleri (RVSN) üç ordudan oluşmaktadır. Bunlar 27, 31 ve 33. Muhafız füze ordularıdır. RVSN’nin komuta merkezi Moskova’nın güneybatı köşesinde, yedek savaş merkezi ise Ural’lardaki Kosvinsky dağındadır (59o31’00.36”K, 59o02’59.78”D). Ancak son yıllarda stratejik füze sistemlerinde yapılmaya başlanan modernizasyonlar neticesinde yeniden organizasyona gidilmektedir.

Bu üç ordudan yedisi hareketli ve dördü siloda konuşlu toplam 11 Kıtalararası Balistik Füze tümeni bulunmaktadır. Uralların batısındakiler; Vypolzovo, Kozletsk, Tagil, Teykovo, Yoskar Ola, Tatischkovo ve doğudakiler ise, Domborovskiy, Novosibirsk, Barnaul, Uzhur ve Irkutsk’tur.[[15]]

Uralların batısındaki üslerden atılacak füzelerin izleyeceği rota Grönland üzerinden doğu ve orta Amerika yönünde olacaktır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir